Psikoterapi Nedir?

Psikoterapi Nedir?
  • 06-10-2018

Danışmanlık, çoğu zaman halk diliyle “konuşarak terapi” olarak adlandırılır ve asıl amacı danışanlara güvenli bir şekilde sorunlarının masaya yatırılması için uygun zaman ve mekan sağlamak, sorunlarını anlamlandırarak çözüm yollarını keşfetmelerine yardımcı olmaktır. Bu süreç tanımda da belirtildiği gibi bir “akıl verme” süreci değildir. Bu sebeple ilk beklentisi “bir konuda akıl almak” olan kişi için beklentilerin tekrar gözden geçirilmesi gerekir. Bu beklentiler, ilk görüşmede çoğu zaman danışmanın bunu farketmesi ile danışmanlık sürecinin ne olduğu, neden bu şekilde olması gerektiğinin ortaya konulmasıyla yeniden yapılandırılır. Danışmanlık süreci aynı zamanda bir “rehberlik süreci” de değildir. Rehberlik çoğu zaman oldukça işe yarayan bir eğitim ve yönlendirme aracıdır. Ama içeriği rehberin tek yönlü bir alışverişle bir konuda yol göstermeye çalıştığı, eğitici ve açıklayıcı bir süreçtir. Ancak danışmanlık süreci, danışan ve danışman kişinin karışlıklı bir alışveriş içinde olduğu, anlama, çözümlerin ortaya konmasına ve kişinin kendi seçimlerini yapabilme becerisinin güçlendirildiği destekleyici bir süreçtir.

Bu sürecin doğru işleyebilmesi ve en yüksek yararın sağlanabilmesi için, danışan kişinin değişime inancı ve motivasyonunun yüksek olması önemlidir. Başka birilerinin isteği ve beklentileri doğrultusunda değişmeye çalışmak, direnç ve isteksizlik yaratıp, danışman danışan işbirliğini zorlaştıracaktır. Bu sebeple beklentilerinizin gerçekte kimin beklentileri olduğunu iyi belirlemek ve kendi beklentilerimizi ortaya koyabilmek, danışmanlık sürecinden yarar sağlamada büyük önem taşır.

Neden Danışmanlık “Akıl Vermek” Değildir?

Akıl vermek çoğu zaman insanlar, olması gerekeni veya ne yapmalar gerektiğini söylemektir. Bu danışmanlığın temel prensiplerine aykırıdır. Danışmanlar, asıl olarak kişilerin bir olayla ilgili mümkün olan bütün olasılıklara bakabilmelerini sağlarlar, olması gerekene değil. Bu şekliyle danışman kontrolü ele alan kişi değil, danışan kişinin kontrolü sağlamasına yardımcı olandır.

“Bu durumla ilgili ne gibi seçeneklerin var?” , “Sen bu durumla ilgili ne yaptın veya ne yapabilirsin?” gibi sorularla danışman danışan kişiyi alternatif seçeneklere odaklamaya çalışır. Aynı zamanda bu soruları cevaplandırması, çözümde asıl sorumluluğun ve kontrolün kendisinde olduğunu danışana farkettirir.

Danışanlar özellikle kriz ve travmalar sonrasında en çok akıl almaya ihtiyaç duyarlar ve bu durumlarda sıklıkla bir danışmanın kapısını çalarlar. Böyle bir durumda gelen kişiye karşı danışmanın daha dikkatli şekilde akıl vermekten kaçıması gerekir. Çünkü travma ve kriz atlatıldıktan bir süre sonra, kişi o tavsiyenin en kötüsü olmasa da ihtiyaçlarını karşılamayan bir tavsiye olduğunu fark edebilir. Bu açıdan da danışmanın mutlak surette akıl vermekten kaçınması ve bu beklentiyi neden karşılamayacağının sebeplerini danışana iyi açıklamak durumundadır.

Akıl vermemek, çoğu zaman bu konuda büyük bir beklenti ile gelen ve karar verememenin acısı içinde kıvranan danışan karşısında en deneyimli danışmanı bile zor durumda bırakabilir. Danışan için yarar sağlayacağına ne kadar emin olunsa da, öneride bulunmak ve akıl vermek danışan kişinin kendi karar verme becerilerini güçlendirmek yerine danışmanın kararlarına inanan ve ondan karar almaya bağımlı bir danışan yaratması açısından da oldukça sakıncalıdır.

Neden Danışmanlık Bir “İkna Etme Süreci” Değildir?

Akğl vermek gibi, ikna etmeye çalışmak da danışmanlık sürecinin amacına aykırıdır. “Danışanı doğru yola getirmek” konusundaki çaba danışan kişinin kendi kararlarını alma özgürlüğüne yapılacak en etik dışı müdahalelerden biridir. Bu danışan kişinin özgüvenine büyük bir darbe indirebilir ve her yönüyle oldukça riskli ve yanlış bir uygulama olur. Danışanın üstünde baskı oluşturacak her tür müdahale krize ve kişisel ve kişilerarası çatışmalara yol açar.

Neden Danışmanlık Bir “Karşıdakini Etkileme” Yöntemi Değildir?

Bazı insanlar, başarılı bir danışmanın farkettirmeden, danışan kişiyi etkileyip yönlendirmeyi başaran kişi olduğuna inanğrlar. Bu çoğunlukla yönlendirme diye tanımlanır ve bütün danışmanların bu durumdan özellikle kaçınması gerekir. Doğru uygulama ve yönlendirme arasında çoğu zaman çok ince bir sınır vardır. Yönlendirmeyi doğru uygulamadan ayıran şey çoğu zaman yönlendirmede yönlendiren kişinin yararına bir takım şeyler olmasında yatar. Seçenekleri ortaya koyma ve seçenekleri önererek yönlendirme yapma arasında da çok ince bir sınır bulunmaktadır. Yönlendirme, yönlendirilen kişi de çoğunlukla bir direnç ve öfke yaratır. Bu ince çizgileri birbirinden ayırmada işimize yarayacak en önemli soru, burada kimin yararı ön planda sorusunu danışanın ve danışmanın sıklıkla sorması ve bu endişeleri ortaya koymasıdır.

Danışmanlık Becerilerini Kullanabilmek ve Danışman Olmak Arasındaki Temel Fark:

Çoğu meslek uygulayıcı işerinin bir kısmını yürütürken danışmanlık becerilerini kullanırlar ve bunu en iyi şekilde yapabilirler. Örneğin bir doktor hastasının ağrı ile ilgili şikayetlerini oldukça iyi dinleyebilir, anlayabilir ve karşı tarafa bu aktarımı en doğru şekilde yapabilir. İyi bir dinleyici olarak bu açıdan bir danışmanlık becerini kullanmıştır. İyi bir işveren, yanında çalışan bir kişinin sorununu iyi dinleyerek, alternatif seçenekleri ortaya koyarak çözüme ulaşmasında yardımcı olabilir. Bu kişi de danışmanlık becerilerini kullanmaktadır.

Ama tüm becerilerin iyi şekilde kullanılması kişiyi bir danışman yapmaz. Danışmanlık, bütünüyle kapsamlı, süpervize edilmiş bir akademik eğitim gerektirir ve bununla birlikte bu kendini geliştirme süreci danışmanlık yapan kişi için yeni eğitimler, alandaki değişikleri takip etme ve inceleme ile hayat boyu bir uğraş gerektirir.

Danışmanlık, danışan kişi ve danışman arasında yapılan bir işbirliği kontratıdır. Bu açıdan danışman açısından büyük bir etik ve mesleki sorumluluk içerir. Bu sebeple sadece danışmanlık becerilerini iyi kullanmakla sınırlı kalmaz, bu mesleki sorumluluğun hayat boyu gelişime açık ve süreklilik halinde sürdürülmesini gerektirir.

Yararlanılan Kaynak: Sutton&Stewart, “Learning To Councel. Develop The Skills, Insight and Knowledge To Councel Others, (2008)

Paylaş!