Temel Güven Duygusu ve Annelik

Temel Güven Duygusu ve Annelik
  • 06-10-2018

Anne karnındaki 3. Ayda beyin gelişimi müthiş bir hızla başlar ve doğumdan sonra da devam eder. Bebeğin gelişimi, tam da bu hız nedeniyle doğumdan sonraki 2 yılda olağanüstü şekil alır. Gelişimsel süreçlerdeki herhangi bir problem bile, en kolay bu dönemde etkili bir biçimde çözüme ulaşabilir. Bebek, fiziksel gelişim ve dil gelişimi ile ilgili pek çok temel beceriyi bu dönemde edinir. Elbette ki, ilişki kurma ve duyguları tanımanın da bu dönemde (yaşamın sonraki evrelerini etkileyecek düzeyde) temelleri atılmaktadır. Bu temellerin atılması, güvenli bağlanmanın sağlanması demektir.

  Bağlanma, bakım görme ve duygusal alış verişi içeren, anne ile bebek arasındaki bağı tarif ettiğimiz tanımlamadır. Bebeğin yetişkinliğe kadar uzanan yaşamındaki temel güven duygusunun gelişmesinde de anne bebek arasındaki güvenli bağlanma yatar.

  Bebek doğduğu andan itibaren, annenin bakımına ihtiyaç duyar. Bebeğin doyurulması, üşümemesi, altının temizlenmesi gibi ihtiyaçlarının giderilmesi, temel güven duygusunun kazanılmasının ilk basamağıdır. Ancak bununla birlikte, bebeğin anneden gördüğü şevkat, mümkünse emzirilmek veya biberonla beslenirken kurulacak tensel temas, dokunma duyusunun uyarılması, annenin ses tonuyla gelişen işitsel algı, bebeğin hem öğrenme hızına ve dünyaya adapte olmasına etki eder, hem de güvenli bağlanmayı besler. Yapılan araştırmalar, bebeğinin ihtiyaçlarına duyarlı ve gerçekten ihtiyaca dayalı ağlamamaları ayırt edip çabuk tepki verebilen annelerin bebeklerinin çok daha az ağlayan bebekler olduklarını göstermektedir.

  Anneyle kurulan güvenli bağlanma süreci, psikoloji kuramcılarına göre, tüm yaşamı ve yetişkinlikteki ilişki kurma biçimini de etkileyen temel güven duygusunu geliştirmektedir. Bebeklik ve erken çocukluk döneminde kurulabilen bu ilişki biçimi, yetişkinlikte güvene dayalı ve uzun sureli ilişkiler kurabilmeyi, özgüven duygusunu, duygularını rahatça ifade edebilmeyi, sosyal ilişkilere değer vermeyi sağlamaktadır. Bu özelliklere sahip bir anne, bebeğinin bu duygusunu geliştirmekte de zorlanmayacaktır.

  Annelik, yaşamın diğer unsurlarından uzaklaşıp yalnızca bebeğimizle ilişki kurduğumuz bir mertebe değildir. Dış etmenleri bertaraf etmek güçtür. Bazen hamilelik süreci veya doğum sonrasında yaşanan sıkıntılar, kendini anneliğe hazır hissetmemek, yoğun stres, kaygı, depresyon, aile içi çatışmalar, müdahaleci aile bireyleri, hayat arkadaşından yeterli desteği göremediğini hissetmek, yalnızlık duygusu, yaşamın bir anda tepe taklak değişmesi, alışılagelmiş alışkanlıklardan veya iş yaşamından uzaklaşmış olmak… gibi pek çok etmen, “iyi bir anne değil miyim?” sorusunu da beraberinde getirebilmekte, taze annelerin kendilerini yeni dünyaya getirdikleri bebekleri karşısında çaresiz veya yetersiz hissetmelerine neden olabilmektedir. Annenin bebeği için alacağı ilk önlem, onunla sağlıklı ilişki biçimini yakalayıp temel güven duygusunun beslemek yolunda atacağı ilk adım, “kendine yardım” adımı olacaktır. Destek arayışından çekinmeyen, bir uzmanla yaşadığı süreci paylaşıp kendini iyi hissedeceği alanlar yaratan anne, çocuğunun ihtiyaçlarına da daha kolay cevap verecektir.

Gelişim Psikolojisi Uzmanı Pınar Yılmaz Kayrak

Paylaş!